TELKİN :
Bir sözü birine söyleyip
anlatmak manasına mastardır. Bir kimseye bir şey anlatıp kabul ettirerek tesir
altına almak manasına daha çok kullanılır. Türkçede
buna ağzına dil vermek denilir.
Hadis Usulünde telkin,
bir muhaddise tesir ederek bir hadisin kendi rivayeti
olduğuna inandırarak onu gerçekte rivayet edip etmediğini bilmeden rivayet
etmesini sağlamaktır.
Telkine maruz kalanlar
daha çok darîr denen görme duygusundan mahrum
kalanlarla îhtilat veya yaşlılık sebebiyle hafıza kaybına uğrayanlardır. Böyle
birine değişik isnad etmek, hadise rağbeti artırmak
gibi sebeplerle bu senin falandan rivayetindir” denilerek telkinde bulunulur.
Eğer o ravi hadislerini kendisine ait bir asıldan
rivayet etmiyorsa ve ne rivayet ettiğini bilmiyorsa telkin edilen hadisi kendi
hadisi olarak rivayet eder. Bu şekilde telkine uğramış olur.
Telkine maruz kalanlar
arasında Musa b. Dînâr meşhurdur. Abdurrezzâk b. Hemmâm'ın da telkine maruz kaldığı söylenmiştir. İnsanların
aczini kullanmakla birlikte bazen siyasî maksatlarla mevzu hadisin bile telkin
edildiği olmuştur. Şu misal bunu gösterir: “İbn Zekrûye anlatmıştır: “Bir gün Ebubekr
İbnu'l-Ce'âbî'nin yanında
idim. Derken yanına bir grup şiî geldi. Selam verip
oturdular. Minderinin altına içinde para bulunan bir kese koyduktan sonra
içlerinden biri
“Kadı efendi, dedi; sen
Bağdat muhaddislerinin hepsini isnadında toplamış
birisin. Bu kente gelenleri de bilirsin. Biliyorsun, Müminlerin Emiri Ali b. Ebî Tâlib de Bağdad'a
geldi. Senden kitabında bu olayı zikretmeni rica ediyoruz.” Bunun üzerine İbnu'l-Ce'âbi
“peki” dedi ve
hizmetkarına kitabını getirmesini söyledi. Kitabı gelince bir yerine
“Söylendiğine göre Mü’minlerin Emiri Ali b. Ebî Talib de Bağdad'a gelmiştir” diye
yazdı. Bundan sonra şiîler kalkıp gittiler. Ben
“Kadı, dedim, kitabına
yazdığın bu haberi sana kim rivayet etti?” Bu soruma
“Gördüğün bu adamlar”
cevabını verdi.”
Rivayetlerinde tesâhül gösterenlerin olduğu gibi telkini kabul edenlerin
de rivayetleri makbul sayılmıştır.